Thursday, February 18, 2010

ne kadar da akilliyim:P

yine cok zaman oldu, yazamadim...

bu arada gecen not alinasi seyler soyleydi:

5 subatta yeldalar bize geldiler, bol muzikli yemeli icmeli cok guzel sohbetli gecen bir gece idi. ertesi gunu, bir de gordum ki yeldalarin getirdigi mastikali cikolatayi o gece acmayi unutmusuz... ama o ne cikolata, bayildim vallahi... to do list'imiz bir madde : yunanistan'a yolumuz duserse bu mastikali cikolatalardan stoklanacak...

6 subatta gencler bize geldi ve 3.5 kilo hamsi+karides+kalamar happuru huppuru, guzel sohbet ve raki esliginde yendi... bu pisirilmis balik olayi cok super birseymis... ama tek kotu yani bizim eve biraz uzak... aklimizda bulunsun listemize pisirilmis hamsi'yi notlamis olalim...

10 subat, annecigimin dogumgunuydu. bolu'da yigitin aldigi pastalar esliginde senliklerle kutlandi. abimin sinavi kazandigi haberi anneme dogumgunu hediyesi oldu. bizim de hediyemiz olmustur umarim...

13 subatta pinolara gidildi ve icli koftede esigim gokyuzunun tavanina kadar yukseldi saniyorum. cok tatli annesi babasi pinonun... zaten o gecen'n gunduzunde pazara gittik, o zaman tanistik annesi ile... abla karses gibiler valla... pazara gitmeyi de baya ozlemisim bu arada, karar verdik daha yakin aralarla pazara gidecegiz pino ile...

14 subatta maastricht'te festival vardi, daha onceki iki sene gitmis olmaktan ve bu sene havanin bir hayli soguk olmasindan mutevellit biz gitmemeye karar verdik ama ezgi ve faruk'a onermistik, onlar cok hos vakit gecirmis gorunuyorlar fotograflarinda... ezgi de dayanamamis bir dolu peruk almis saniyorum fotolardan gordugum kadari ile...

17 subatta ilk defa evimize temizlige yardimci geldi, cemile abla... ne guzel bir duyguymus tertemiz eve gitmek, utulerin yapilmis sira sira askiya asilmis olmasi... pinonun anneleri burda olunca o hakkini bana verdi ama cemile abla da soz verdi artik 2 haftada bir bize de gelecek...

gelelim 18 subat'a... bugun ajax juventus macina gidiyoruz... ezginin konuyu surekli gundemde tutmasi, yeldanin bir anda bilet organizasyonu isini cozuvermesi ile mumkun olabildi bu aktivite... burdan emegi gecen herkese tesekkurler... hattori gelecek beni isten alacak ve direkt gidecegiz maca. ogle tatilinde sandvic aldim: ciabatta toscana ve ciabatta tonijn: iki gozdem, biri bana biri hattoriye aksam is cikisi lupletmek icin mac oncesi...

bugunun blogunu sabah gelen, cok hosuma giden bir yazi ile bitirmek istiyorum:


avustralya’da, bir spor salonunun camında bir reklam; zayıf ve bronz tenli bir kadın, hemen yanında şu yazıyor: “bu yaz, denizkızı mı olmak istersiniz, yoksa bir balina mı?”afişteki mankenin fiziksel özelliklerinden çok uzak olan orta yaşlı bir kadın, spor salonunun reklamına cevap veriyor: ilgilenenlere duyurulur, balinaları arkadaşları asla yalnız bırakmazlar, yunuslar, deniz aslanları, meraklı insanlar.. aktif bir cinsel yaşamları vardır, hamile kalır, sevimli bebek balinalar doğururlar. denizde yüzer, oynarlar. polinezya adalarının mercan kayal ıkları gibi muhteşem yerleri görme şansına sahiptirler. balinalar harika şarkı söylerler, cd’leri bile vardır. bazı insanlar dışında, onlara zarar vermek isteyecek tek bir varlık yoktur. dünyada herkesin sevdiği, koruduğu ve hayran kaldığı şahane hayvanlardır. denizkızı? oncelikle, denizkızı diye birşey yoktur. var olsalardı da kimlik karmaşası sebebiyle psikolog kapılarında sıra oluştururlardı. balık mısın? insan mı? cinsel hayatları yoktur. yanlarına yaklaşan erkekleri öldürüyorlar, nasıl olabilir ki? hem, iyice bir bakın, gerekli donanım nerede?? e, sonuç olarak çocukları da olmaz. zaten balık kokan bir kadını kim ister ki? sonuç? ben balina olmayı tercih ederim.
medya sadece zayıf insanların güzel olduğunu savunuyor ama ben çocuklarımla dondurma yemeyi, beni heyecanlandıran adamla güzel bir akşam yemeğinde sohbet etmeyi, arkadaşlarımla çikolata paylaşmayı çok seviyorum. zamanla kilo alıyoruz; çünkü, kafamıza o kadar çok bilgi yüklüyoruz ki yer kalmıyor ve bedenimizin diğer bölümlerine yerleşmeye başlıyor. yani, biz kilolu değiliz, inanılmaz kültürlü, eğitimli ve mutluyuz. bugünden itibaren, aynaya bakıp da kalçamı gördüğümde, şunu düşüneceğim: “allah’ım ne kadar da akıllıyım!”

Friday, February 5, 2010

yeni duzen

yazamadim birkac gundur... yogun bir donemdi...

neyse ki biraz duzene girdi... ofisteki odamizin sekli semali ve katilimcilari degisti.
bugun ogleye kadar duzenleme isleri ile ugrastik, odamizin ic mimari patronumuzdu, bence cok da guzel bir is cikti. artik odamizda bir cicegimiz de var... masami bile duzenledim bugun, gerci cok surecegini sanmiyorum ama ferah, duzenli bir masam var su anda...
pino'yu cok ozleyecegim, basimi cevirdigimde candan bir cift goz gormek harika bir duyguydu. neyse ki cok uzakta degil, sadece alt katta...

bu aksam yeldalar, yarin aksam genclikspor bizde...

genclikspor ile uzun zamandan beri soyle oturup muhabbet edememistik. onlarin ev isleri biraz duzene girer girmez ilk firsati degerlendirmek istedik.

yorgunluk coktu iyice... eve gidince bir soluklanip hemen yemek hazirliklarina baslamam lazim...

boyleyken boyle...
ciao...

Tuesday, February 2, 2010

yogalar rotalar

al iste, actim blogu, yine kal geldi:)

dun aksamki yoga cok iyi geldi. normalde hepsi turkce konusan 3 ila 4 kisiden olusan ekibimiz dun ilk defa turkce konusmayan bir arkadasin gelmesi ile ingilizce komutlar ile yoga yapar oldu. degisik oldu baya... en son kendini birakip rahatlarken aslinda tam da birakiyormussun gibi olmuyor sanki... ama bi taraftan da hareketleri yaparken kendimi daha vermisim gibi geldi. gerci o, aramiza yeni katilan arkadasa karsi ekibimizi iyi temsil etme telasindan da olabilir:P baya esnedik, can-i gonulden hareketlerimizi yaptik - yaptik ki sabah pelte gibiydim, yataktan kendimi zor toparladim.

bir de cok garip birsey oldu: yogadan cikinca bisikletimin pedallari bosa donmeye basladi. ceviriyorum ceviriyorum oldugum yerdeyim, cok komik, bi an dengeyi kaybetsem yerdeyim hem de cam gibi buzun uzerinde... neyse hemen metroya yurudum ve bisikletle metroya bindim. o arada hattori beni karsilamaya geldi. sonra o gelince nasil olduysa bisiklet normale donuverdi.
sabah bindigimde de guzelce gelebildim. ama anlamadim neden oyle oldu, zincir atmis da degildi, gorunen anlamlandirilabilen bir aksilik de gorunmuyordu. umarim bir daha tekrarlamaz.

bu arada yoga takvimimiz artik pazartesiden saliya kayiyor, hem enternasyonal bir ekip oluyoruz bundan boyle...

simdi ben basladigimdan bu yana rutine bindirdigim hava durumunu ileteyim:) bugun yagmurlu ve gri bir hava var, kis gunesinin yerinde yeller esiyor, yagmurlar yagiyor.

cuma aksamki yemege ezgiler gelemiyorlar. 4 kisi olacagiz gibi gorunuyor. dun aksam hattorimle menuyu belirledik gibi. bugun biraz evi toparlayacagiz. vakit kalirsa borekleri bu aksamdan yaparim.

cok mutluyuz: bu yaz degil bir sonraki yaz atina'da dugun var... harika bir ciftimiz evlenme karari almislar, bunu da bizimle paylastilar biz de bir sevindik bir sevindik... hattori de cok seviyor bu cifti. sagligimiz, vaktimiz, butcemiz musait olursa gideriz diye konustuk. her ne kadar biz de buranin huyuna suyuna yavastan bunyemizi alistirmis olsak da, birkac ay oncesinden program yapar olsak da, henuz 1.5 sene gibi bir sure biraz projeksiyonlar otesi...

birkac ay oncesinden program yapmak deyince, nisan basinda italya'ya gitmeye niyetliyiz bir aksilik olmazsa, hem de pinolarla... milandan baslayip - milana ve milandan ucuslarin fiyatlari daha uygun oldugu icin milani baz sectik-, venedik, floransa, roma vs yi araba kiralayarak gezmeyi planliyoruz gucumuz vaktimiz yettigince... italya, bu seneye kadar bizim ne zaman yeni bir destinasyon dusunsek, ilk once gundeme gelen iki yerden biri. ama sonunda hep baska rotalar sectik bisekilde simdiye kadar. diger destinasyon ise danimarka-isvec... bu son rota icinse bir turlu zamani begenmiyoruz. belki bu yaz firsat bulursak bu rotayi hayata geciririz.

bakalim bakalim... saglik saglik saglik diyorum ve diliyorum once...

Monday, February 1, 2010

alisacagiz

bugun 01022010... palindrom bir tarih...
gune lapa lapa, done done yagan karla basladik. ogleye dogru duruldu ve yerini masmavi bir gokyuzune birakti.

bu aksam yogamiz var, sanirim karda bisiklete binmekten biraz tutukluk var sirtimda, oramda buramda. iyi gelecek yoga...

onumuzdeki cuma yemege misafirlerimiz olacak, ezgiler ve de yeldalar...

blog konusunda acemiligim bu ilk yazilarda yansiyordur. ne yazacagimi bilemiyorum, havadan sudan gidiyor su siralar, umarim zaman icinde birbirimize daha cok alisacagiz blogumla ve daha derine inecegiz. ama cidden hem birsuru sey yazmak isterken hem de nasil boylesi bir kalakalmak anlamis degilim... zorlamamak lazim, su akacak yolunu bulacak, blogumla samimiyetimiz zaman icinde artacak...

simdilik bu kiz kacsin...